Hemşirelik, alanıyla ilgili birçok bilimden yararlanarak teorik temelini oluşturan ve kuramsal modellerle uygulamalarını şekillendiren bir bilim dalıdır. Hemşireliğin temel aldığı bilimlerden biri de “Sosyoloji”dir. Sosyoloji, toplum bilim olarak ta bilinir;toplum ve insanın etkileşimi üzerinde çalışır ve toplumsal bağlamda sosyal davranışı inceler. Sosyal davranış, insanların sosyal ilişkileri ve etkileşimleri sonucunda oluşan, onlar için bir anlam ifade eden ve diğer insanlarla ilişkili olan davranışlardır. Sosyoloji sosyal davranışı açıklamak için, belli temel öncüllere dayandırdığı kendine özgü bir bakış açısı geliştirmiştir. Bunlar; insan sosyal bir varlıktır, sosyal davranış öğrenilir, toplum insanların ait olduğu en geniş gruptur, insanlar çok boyutludur, tek boyutta açıklamak yeterli değildir. Bu nedenle, sosyal davranış da çok boyutlu olarak davranışlardaki ilişkiler toplamı açısından incelenerek açıklanır. Sosyolojinin habitus olarak tanımladığı bu bilimsel temeli, insan ve insanların oluşturduğu toplumla çalışan mesleklerden olan hemşireliğin de kuramsal alt yapısını oluşturur ve uygulamalarına ışık tutar.
Hemşireliğin uğraşı alanının sağlıklı ya da hasta birey ve ailesi olması nedeniyle, hemşirenin insanı, insanın özelliklerini, duygularının nasıl oluştuğunu ve bu duyguların nasıl davranışlara yol açtığını kısacası duygusal habitusu bilmesi gerekmektedir. Hemşirenin bu bilgilere dayalı olarak farkındalığı öncelikli olarak kendisinin kazanmış olması beklenir. Bu bilinç için hemşirenin çaba sarf etmiş olması gerekir ve farkındalık süreci ömür boyu devam eder. Çünkü; hemşirelik etkileşim kuramcılarından Pepleu ve Orlando’nun da dediği gibi, hemşire ve hasta etkileşimde bulunduğu sürece her ikisinin de gelişimi sürer gider. Bu nedenle, hemşire hizmet verdiği alanlarda bu farkındalıkla hastanın duygularını anlama, onların davranışlara nasıl yansıdığını yani nasıl tepkiler verdiğini gözlemleme ve analiz etme becerilerine sahip olmalıdır. Hemşire ancak mesleki etik değerleri içselleştirerek iletişim kurma, insanı anlama ve saygı duyma becerilerine sahip olduğu sürece bakımın kalitesinden söz edilebilir. Aksi halde günümüzde çoğu yerde olduğu gibi, birtakım işlemler bazından öteye gidilemez.
Bu bilince sahip hemşire, hemşirelik alanlarındaki uygulamaları iyi yönetir ve varlığını etkin olarak ortaya koyar. Bu bağlamda hemşirelik açısından habitus kavramının önemi kaçınılmazdır. Hemşirelik Lisansüstü eğitimde Doktora programındaki derslerimiz gereği bu konuları tartışırken, “Sosyoloji” alanına ilgi duyan öğrencim Arş. Gör. Bahanur Malak ile bu konuları daha derin okumaya, tartışmaya ve hemşirelik alanıyla bütünleştirmeye başladık. Bu süreçte Doktora tez konusu da ortaya çıkmış oldu. Tez sürecini bitirip Doktora eğitimini tamamlayınca Bahanur’un önerisiyle okunan, tartışılan bu bilgilerin hemşirelik alanına bir küçük kitap olarak kazandırılmasının gereği ortaya çıktı ve yazma yolculuğumuz başladı…